RSS Besleme

Kanun tanımayan lezzet : Hoegaarden

Posted on

Perth, Avusturalya … 20 Ağustos 2009 Perşembe…saat 23:30 suları – Boş zamanlarında kanasta oynayarak beynindeki strateji odaklı nöronsal faaliyetleri nirvanaya ulaştırmış ve takımın beyni olarak adlandırdığımız Arsen Lüpen Olcay; bölgenin yerlisi, 2 çocuk babası ve geçimini o vakte kadar tır şoförlüğü ile sağlamış Geoff; ve bendeniz.. üzerinde toplam 3 aydır çalıştığımız kusursuz ‘beyaz mal’ hırsızlığı planını sonunda uygulamaya geçireceğimiz o gece öncesi son kontrolleri yapıp yola çıkıyoruz…

 
Perth limanı o gün her gün olduğundan daha sessiz. Fırtına öncesi sessizlik bu. Geoff’ un tır şöförü arkadaşlarından biri birazdan başına geleceklerden habersiz gece vardiyasına başlamış, çok uzaklardan gelen 1349 koli ‘beyaz malı’ tırına yükleyip gümrük onayını beklemekte. Olcay telsizden anons yapıyor… üzerinde Pirates Desing(Evet Desing!) yazan maslak oto sanayi çıkışlı neon lambalı araçlarımızla yola koyuluyoruz. Tırı otobanda yakaladıktan sonra Geoff tırın içine dalıp kontrolü ele geçiriyor. Bundan sonrası ise  …


Şu an içinizden bu adam neden bahsediyor..bira blogunda bu ne yaman bir hikaye… bu neyin kafası ?!?! dediğinizi duyar gibiyim. Ama bu olanlar 2009 yılında Avusturalya’lı Geoffrey William Hall ve çetesi tarafından gerçekleştirilen bir beyaz mal hırsızlığının yani 32000 şişe Hoegaarden beyaz birasının çalınmasının takribi kurgusu. Hikayemizin aslı için ..

http://www.perthnow.com.au/news/western-australia/man-steals-32376-hoegaarden-stubbies-then-beats-jail/story-e6frg143-1225801635695 

Dersimiz Tarih

Evet sevgili beeraderler bu hafta Hoegaarden’ı Belçika’ da evinde ziyaret ettik ve bu ziyaretimiz esnasında Hoegaarden Wit, Grand Cru, Speciale ve Verboden Vrucht biralarının tadımlarını yaptık. Biralarımıza ve mekana geçmeden önce kısa bir tarih diyoruz..

Hoegaarden 1445 de Hollandalıların kontrolü altındayken bölgedeki manastırlarda yaşayan mübarek keşişler dua etmekten arta kalan zamanlarını bira yapımına ayırırlar.  Bölgede buğday hasatı çok güçlü olduğundan haliyle yaptıkları biralarda bolca buğdaya yer verirler. Ayrıca bu zamanlarda yaptıkları biralarda yüksek fermante ale mayası kullanmak yerine..odun içinde spontan fermantasyon yapılır..İlk yaptıkları biralar dolayısıyla dengesiz ve oldukça ekşi olurlar.

Ama bizim ballı keşişlerin zengin buğday hasatı dışında Hollanda kolonilerinden gelen Curaçao portakalı ve kişniş gibi egzotik meyve ve baharatlara da erişimi vardır. Bu sebeple biraları, kişniş gibi baharatlar ve Curaçao kabuğu ile dengelenir.

Bu tarif ile üretilmiş beyaz biralar popülerliğini yüzyıllar boyunca korur. 1726da Hoegaarden’da toplam 36 tane bira üretim yeri ve 110 adet malt tesisi bulunmaktadır. Ama ne yazık ki bu parlak günler 2. Dünya savaşı sonrasına kadar sürer ve bölgenin kendine has beyaz birası, Pils biralarının popülerliğine yenik düşer ve ortadan kaybolur. 1957de bölgedeki son üretici olan Tomsin de kepenkleri indirir.

Sütçünün Çocuğu Hoegaarden

1965‘ de bir gün Hoegaarden Dostlar Kıraathanesi’nde ahali oturmuş okey çevirmektedir. Aralarında eskiden buralarda beyaz bir bira vardı..şimdi olsa da içsek diye özlem dolu muhabbetler yaparken mahallenin sütçüsü Pierre Celis bu konuşulanlara kulak kesilmektedir. Pierre bölgede kapanan son bira üreticisi olan Tomsin’ de çalışmış ve bira tutkusu ile yanıp tutuşan bir gençtir. Çok beklemeden yola koyulur ve De Kluis (Manastır – birayı ilk üreten papazlara itafen) adını verdiği yeni yerinde bu efsane birayı yeniden hayata döndürme çalışmalarına başlar. Bira kısa zamanda büyük bir başarı hikayesine dönüşür. Talepleri sağlayamaz hale gelmişlerdir.

1985‘de üretim 75k hektolitredir. (Günümüzde yaklaşık 1milyon hl) Efesin 40milyona yaklaşan üretim hacmi ile karşılaştırıldığında büyük bir rakam değildir bu aslında ama butik bira denilebilecek bir bira için çok büyük bir başarı öyküsüdür. Ne yazık ki Celis’ in bu başarısına 85de çıkan yangın gölge düşürür ve De Kluis iş göremez hale gelir. Bu noktada Leuven’dan Stella Artois’den yardım eli uzanır ve fabrika yeniden kurulur. Şu an Hoegaarden’ın yönetimi tamamiyle InBev‘de dir.

Bülbülü Altın Kafese Koymuşlar…

Hoegaarden’da kontrolü ele geçiren dev InBev  2006da ani bir kararla üretim bandını Hoegaarden’dan Fransızca konuşulan Liege’de ki Jupiler fabrikasına taşınır. Taşınma haberi Belçika’da ciddi tepki toplar. Zythos (Belçika’da ki en ünlü bira birliği) InBev’e aşağıdaki açık mektubu yazar. https://beerader.files.wordpress.com/2012/10/zythos_hoegaarden_openletter.pdf

Zythos‘un dedikleri aynen gerçekleşir ve Hoegaarden yeni evini beğenmez. Lager üretmek üzere tasarlanmış oldukça modern Jupiler tesislerine Hoegaarden Fransız kalır. Ne yazık ki Pierre gibi bira tutkunları değil pazarlama ekipleri tarafından yönetilen InBev orjinal tariften de oldukça uzaklaşır.. kullanılan şerbetçi otları değiştirilir, Pierre’ in az miktarda olsa kullandığı yulaf biradan çıkarılır. InBev’in yatacak yeri yoktur artık. Bir efsaneyi pazarlama kaygısı ile mahvetmenin eşiğine getirirler. 2007de bu planlar geri teper ve Hoegaarden apar topar evine geri döner. Aynı yıllarda da Pierre Celis küstüm oynamıyorum diyerekten Texas’da kendi brewerysini açıp orjinal tarifli Celis White‘ı üretmeye başlar. 2011 yılında 86 yaşında hayata gözlerini yuman Pierre Celis Amerika’da bira üreticileri arasında bir idoldür.

Gasthof Kouterhof

Şehre girdiğiniz anda bir bira şehrinde olduğunuzu anlıyorsunuz. Leuven’dan gelen yoldaki döner kavşakta tarihi bir bira kaynatma kazanı karşılıyor bizleri. Daha sonra şehrin içinde kısa bir yolculukla kendimizi  Gasthof Kouterhof da buluyoruz. Hoegaarden’ın en eski üretim binalarından birine kurulmuş olan bu restoran Hoegaarden severler için bir cennet niteliğinde. İçerde Hoegaarden in tüm çeşitlerinin yanında, bu güzel biralarla yapılmış türlü türlü yemekler, tatlılar, kokteyler ve Hoegaardse Likörleri var. Biz mekanda Grand CruSpeciale ve Verboden Vrucht’ ın tadımlarını yaptık. Orjinal sürümünün tadımını ise daha önceden evde gerçekleştirmiştik. Grand Cru’ yu yine Grand Cru ile marine edilmiş ve karabiber soslu biftek ile Speciale ise Somon filet ve Hoegaarden Wit ile hazırlanmış salata sosuyla servis edildi.

 

Tatlımız ise Verboden Vrucht ile hazırlanmış ve dondurma ile servis edilen meyveli Sabayon‘du. Tabaklarda ki bira vurgusu açığa çıkarabilmek için yemeklerde kullanılan biranın aynısının veya benzerinin yemeğimize eşlik etmesine dikkat ettik. Ben özellikle biftek ve tatlıyı çok beğendim. Arka planda sessiz ve derinden gelen bira tadı çok hoş. Hoegarden’a yolunuz düşerse burayı ziyaret etmezseniz üzülürsünüz 🙂

Mekanın içinden çektiğimiz bir kaç kare daha … (WordPress sağolsun exclude tagını desteklemiyor. O yüzden sayfadaki tüm imajlar gözüküyor slide da..kusura kalmayın)

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Gelelim biralarımıza …

Hoegaarden Wit / Beyaz Bira

– Tipi : Witbier – Beyaz bira. Daha önce Almanca’da buğday ve beyaz kelimelerinin birbirine yakınlığından dolayı buğday birasına beyaz bira dedindiğini sölemiştik. Bu durum Belçika’da biraz farklı…Ne Flamanca’da ne Fransızca’da beyaz ile buğday birbirine yakın kelimeler değil. O yüzden bu biramızın Türkçe meali gerçekten ‘beyaz bira 🙂
– Bölgesi :  Hoegaarden/Belçika
– Alkol Oranı :  %4.8 ABV alkol oranı
– Önerilen Sıcaklık : 7 Derece (Aroması ve meyvemsi karakteri ısındıkça ortaya çıkıyor)
– Bardak Tipi : Efsanevi hekzagonal Hoegaarden bardağı. Bardağımızın birayı soğuk tutmak için tasarlandığı ortada. Efsaneye göre Hoegaarden şehri bir ara camsız kalır (o nasıl oluya la?) ve birayı bardak yerine reçel vs.. için kullandıkları kavanozlara koyarlar. Bardağın kavanoz şeklinin burdan esinlendiği söylenilir.
– Raf Ömrü: ~1.5 yıl

– Hoegaarden’ı Alman buğday biralarından ayıran en önemli özelliği Reinheitsgebot gibi bir saflık yasasıyla sınırlı olmayışı ve yaratıcı oluşu.
– Biramızda %45 oranında buğday, %55 oranında arpa maltı var. Yağsı bir gövde karakteri kazandıran yulaf ise InBev’in Hoegaarden’ın da Celis’in orjinal tarifinde olduğu gibi kullanılmamış. Biramızın yoğunlu 12 Plato (1048)
– Önceden bahsettiğim gibi ek olarak kişniş ve Curaçao portakal kabukları ve Hoegaarden’ın sır gibi sakladığı bazı baharatlar kullanılmış.
– Celis’in Saaz ve Kent Goldingleri, Amerikan Tomahawk ve Nugget şerbetçi otları ile değiştirilmiş. Aromatik ve baharatımsı acılık olan biramızın orjinal tariften az da olsa yoksun kaldığı söyleniyor bu değişiklik ile fakat acılık değerimiz 12 birimde sabit tutulmuş.
– Biramızın yaklaşık 4 haftayı bulan bir üretim süreci var. Ale mayası kullanılıyor. Yüksek fermantasyon yapan bu maya    biramıza meyvemsi karakterini veriyor. Onun dışında biramıza lageringden sonra şişeleme esnasında az miktarda şeker ile bir miktar daha maya katılıyor. Biramız karakter derinliğini ve o bulutlu görünüşünü şişedeki bu mayaya borçlu.


Görünüş / Koku / Lezzet / Duruş

– Biramızın görünüşü tam bir doğa harikası. Güneşi gökyüzüyle alıp bardağa hapsetmişler adeta. Mayanın kattığı o bulanıklık ve biramızın soluk sarı rengi özellikle direk ışığa tutmadığınızda beyaza çok yakın bir renk veriyor. Biramızın soğuk servis edilme karakteri ile mükemmel bir uyum sağlıyor bu görüntü.
– Köpüğümüz oldukça yumuşak ve bembeyaz. İlk baştaki bolluğunu zamanla kaybediyor.
– Çok canlı bir bira. Mayamız biramız bardakta iken bile mesaisine devam ediyor. Gazlılık oldukça aktif. Biramızın bulanık görüntüsü hava kabarcıklarının yoğunluğunu birazda olsa saklıyor ama oldukça gazlı sayılabilecek bir bira Hoegaarden.
– Yazlık bir parfüm niteliğinde biramızın kokusu. Kişniş ve portakal kabuğu kendini belli ediyor. Çok güçlü bir aroma değil fakat oldukça hafif ve hoş. Birazdan ağzınızda sizleri nelerin beklediğinin ipucunu veriyor.
– Biramızın kokusunda ve görünüşünde bize ipucunu verdiği o hafif limoni, hafif baharatımsı karakteri tadında da alıyorsunuz. Buğdayın getirdiği hafif bir ekşi elma tadı da hakim. Biramızın lezzet dengesi tatlı-ekşi diyebileceğimiz bir yönde. Çok ilginçtir ki aslında biramızdaki o portakal karakteri kişnişden geliyor. Portakal kabukları ise bitkisel bir karakter vermiş.
– İçimi müthiş ferah ve rahat bir bira Hoegaarden. Hafif gövdeli ve bolca gazlı.

Doğrusunu söylemek gerekirse mikro bira üretim anlayışından makroya geçtikten sonra orjinal Celis tarifinde InBev’in yaptığı tüm değişikliklere rağmen hala mükemmel bir bira Hoegaarden. Ayrıca belirtmeliyiz ki yemek ve tatlı uyumu harika olan bir bira. Belçikalı efsane bira yazarı Jef Van den Steen in biralı yemekler ve tatlılar içeren Smaak van Bier kitabında bu biranın imzasını her yerde görmek mümkün. Kim ne derse desin benim için her damak tadına hitap edebilecek harika bir klasik.

Diğer beeraderlerin yorumları ve Puanlama

Benim puanım 9 / 10
Ratebeer
 : Overall : 93, Style : 99
Beeradvocate : BA Score : 87 good, The Bros : 82 good

Hoegaarden Grand Cru

– Tipi : Belçika Kuvvetli Alesi
– Bölgesi :  Hoegaarden/Belçika
– Alkol Oranı :  %8.7 ABV alkol oranı
– Önerilen Sıcaklık : 10-12 Derece
– Bardak Tipi : Snifter veya Tulip
– Raf Ömrü: ~2 yıl

– Grand Cru çoğunlukla bir arpa birası. Buğday çok az kullanılmış. Yoğunluğu 18.4(1076) ve bu güçlü malt karakteri %8.7 lik kuvvetli bir Belçika Alesi ile sonlanmış.
– Kişniş ve Curacao bu biramızda da mevcut.
– Hoegaarden bu birasını asil biramız olarak adlandırıyor.

Görünüş / Koku / Lezzet / Duruş

– Şeftali suyu renginde biramız. Köpüğü yine oldukça yumuşak ve bol. Yumuşak olduğundan zamanla sönüyor. Bardağımız kenarında iz bırakmadan ilerliyor 🙂 Mayamızı biramızın içinde dolanırken görebiliyoruz.
– Kokumuz oldukça maltlı. Orjinal Hoegaarden’da ki aroma profilinin biraz daha yoğunu diyebiliriz. Maya kokusuda almak mümkün.
– Lezzetde meyvemsilik ön planda. Ekşilik yok denilecek kadar az bu sefer. Portakal,limon ve şeftaliye karamelize bir muz tadı eşlik etmiş.
– İçimi yüksek alkol oranına göre oldukça rahat ve orta gövdeli bir bira. Gazlılık fark edilir düzeyde.

Hoegaarden’ın şişe arkasındaki yazısında da belirttiği gibi asil bir duruşu var biramızın. Orjinale göre daha kompleks bir bira. Tek başına yavaş yavaş tüketilebilecek oturalıklı bir abi Grand Cru. Daha bir Belçikalı sanki 🙂

Diğer beeraderlerin yorumları ve Puanlama

Benim puanım 9 / 10
Ratebeer
 : Overall : 95, Style : 88
Beeradvocate : BA Score : 89 good, The Bros : 97  world-class

Hoegaarden Speciale

– Tipi : Beyaz Bira
– Bölgesi :  Hoegaarden/Belçika
– Alkol Oranı :  %5.7 ABV alkol oranı
– Önerilen Sıcaklık : 10-12 Derece
– Bardak Tipi : Büyükçene şarap bardağı
– Raf Ömrü: ~1.5 yıl

– Orjinal biramızın 1995 de üretimine başlayan ve sadece Eylül-Mart arasında bulabileceğiniz yüksek alkollü kışlık sürümü.
– Arpa oranımız bu sefer %55
– Yoğunluk 13.5 Plato

Görünüş / Koku / Lezzet / Duruş

– Orjinal biradan az daha koyu renkli ve biraz daha fazla bulutlu. Köpük karakteri çok benzer.
– Biraz daha kuvvetli biraz daha maltı ve baharatımsı bir aroması var. Karabiber kokusu aromada kendini göstermiş.
– Orjinal biramızdan biraz daha tatlı denilebilecek bir bira. Alkolün iç ısıtan yanı kış birası karakterini vermiş.
– İçimi ve gövdesi orjinla biraya çok benzer.

Speciale yazısını gördüğünüzde ahanda bu orjinal biranın daha iyisi daha özeli diye düşünmeyin. Biramızın çoğu özelliği orjinali ile benzer. Biraz daha yüksek alkol oranı kışında içilebilir bi karakter katmış. Orjinal Hoegaarden’ dan ne iyi ne de kötü. Fakat ikisi önüme sunulduğunda yaz kış farketmeden muhtemelen orjinal olanı tercih ederim.

Diğer beeraderlerin yorumları ve Puanlama

Benim puanım 8.0 / 10
Ratebeer
 : Overall : 78, Style : 91
Beeradvocate : BA Score : 86 good, The Bros : N/A

Hoegaarden Verboden Vrucht / Yasaklı Meyve

– Tipi : Belçika Kuvvetli Alesi
– Bölgesi :  Hoegaarden/Belçika
– Alkol Oranı :  %8.5 ABV alkol oranı
– Önerilen Sıcaklık : 10-12 Derece
– Bardak Tipi : Trappist bardağı veya Tulip
– Raf Ömrü: ~2 yıl

– Etiketinde Rubens’in Adem ile Havva‘sı var. Bu etiket ile Amerika’ya ithal edildiğinde müstehcen bulunmuş ve ithalat bir süre durdurulmuş.

Görünüş / Koku / Lezzet / Duruş

– Siyah Erik kompostosunu andırdı rengi bana 🙂 Çok ilgi çekici bir renk değil. Köpük hafif sarıya bakıyor ve parmak kalınlığında.
– Bu biramız tüm Hoegaardenlardan çok farklı. Kesinlikle güçlü bir bira.
– Kokusunda klasik Belçika koyu biralarının meyvemsi karakterini alabiliyorsunuz. Baharatlılık oldukça hakim kokuya ve tabiki az da olsa maya.
– Lezzeti de kokusu ile örtüşüyor. Tatlı ve acı arası bir dengesi var. Diğer bazı koyu biralar gibi tatlı değil oldukça hoş. Meyve karakteri çok belirgin. İlk yudunlarınızda çok soluk geliyor bira fakat daha sonra arap atı gibi açılıyor.
– Gövdesi yoğun denilebilir. Orta derece gazlı.

Hoegaarden ailesindeki çirkin ördek yavrusu bu bira. Çirkin dediğime bakmayın oldukça güzel ve başarılı sadece diğer Hoegaarden’lardan çok farklı. Meyve karakterinin çok kaliteli olduğu harika bir koyu biraya imza atmış Hoegaarden. Biz birayı Saboyon ile tattık. Tek başına daha iyi olabileceğini düşünüyorum. Bira tatlıyı tamamladı denebilir ama nihayetinde Saboyon’un tatlığı biranın karakterini büyük oranla öldürdü.

Diğer beeraderlerin yorumları ve Puanlama

Benim puanım 8.5 / 10
Ratebeer
 : Overall : 93, Style : 84
Beeradvocate : BA Score : 87 good, The Bros : 86

Türkiye’ de nerde bulunur ?

Grand Cru ve Speciale Belçikaya özel biralar. Verboden Vrucht Amerikaya vs.. ithal edilmiş fakat ülkemizde yok.

Orjinal Hoegaarden beyaz birayı üse ülkemizde bulmak mümkün. Hoegaarden Türkiye’ye Twitterdan @HoegaardenTR ile ulaşabilirsiniz. Birayı Tuborg ithal ediyor. Nerde bulabileceğiniz ile ilgili bir derleme Ekşisözlükde mevcut

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=hoegaarden%2F%2329636223

Bir cevap »

  1. Ellerine saglık…. Ama 5-10 kere okumak gerek tam olarak kronolojiyi anlamak icin 🙂

    Cevapla
  2. yine müthiş bir yazı olmuş. her yeni bira yazısında boynumuz bükük kalıyordu, bu sefer daha rahat okudum, ne de olsa bir yıla yakın bir süredir türkiye de de Hoegaarden wit bulabiliyoruz. Tuborg ithal ettiğinden pekçok zincir markette var, başta migroslar olmak üzere. ayrıca aynı yerlerde gediklisi olarak leffe brune ve blonde de oluyor. hoegaarden güzel bi bira. türk halkı buğday birasını ilk gusta ile tatmıştı, iyi ki hoegaarden geldi memlekete. bu arada geçen ay içinde efes pilsen yeni malt ve bomonti filtresiz i piyasaya sürdü. benim gibi yılların tuborg severlerini ikllemde bırakabilecek bir hamle oldu bu, özellikle bomonti filtresize dikkat etmek lazım. umarım daha fazla çeşitte bira üretilir türkiye de de.

    Cevapla
    • Teşekkürler Arbor,
      Söylediğin gibi Türkiye’de iyi yönde gelişmeler var. Makro üreticiler tarafındakı bu güzel haberlerin yanına umarız ilerde butik bira üreticıleri tarafından da birşeyler eklenir.

      Cevapla
  3. Merhaba Neco Bey,

    Elimde orjinal Celis White ve orjinal Hoegaarden Wit var. Kıyaslama yapmak icin fırsat bekliyordum. Sanırım Brüksel’desiniz, size de uygun bir günde bu iki birayı tadıp kıyaslıyabiliriz.

    Yıldırım Biracılık

    Cevapla
    • Brüksel’de çalışıyorum evet. Reddedemeyeceğim çok güzel bir teklif. Elinizde ki Van Steenberge’ nin üretimi olan mı yoksa Amerikan versiyonu mu ? Neyse detayları mail yoluyla haberleşiriz 🙂

      Cevapla
  4. Merhaba,
    Yine harika bir yazı. Türkiye’de bulunan bir bira olunca yorumlar da zenginleşiyor. Türkiye’de bira kültürü üzerindeki gelişme ve değişimler güzel.Butik biracılıkla ilgili yorumunuza da katılıyorum ama Türkiye’de kanunlar malum. İşi çok zorlaştırıyor. Biz amatör olarak evde bira üretmeye ve işin keyfini sürmeye başladık. İleride büyümek ve herkesle paylaşabilmek umuduyla..

    Yeni yazılarınızı yine heyecanla bekliyoruz.

    Cevapla
    • Teşekkürler Server,
      Artık ürettiğin batchler olgunlaşınca tadım için bir şişe yollarsın buralara 🙂

      Cevapla
      • Neco Bey,
        Ben teşekkür ederim. Keşke bira göndermek, getirmek o kadar kolay olsa. biz de sıkıntı çekmez istediğimiz biralrı sipariş veririz evmize avrupa’dan. 🙂 Başarılı olursak bir Belçika ziyaretimde elden getiririm size artık.. 🙂

    • amatör üreticiler olarak bir toplanma çağrısı yapmak istiyorum.

      Cevapla
  5. Geri bildirim: Seyâhatnâme-i Meşrubat – Cilt 2 : St. Bernardus | Beerader.com

Yorum bırakın